Terör örgütünün TUSAŞ’a saldırması bu tıp kritik altyapı tesislerinin güvenliğinin gereğince sağlanıp sağlanamadığı sorusunu gündeme getirdi. Kritik altyapı tesislerini müdafaa uzmanı Şafak Mert, bu tarafta oluşabilecek riskler için ABD’nin 1990’lı yıllarda Anavatan Güvenlik Bakanlığı adıyla bir birim oluşturduğu ve detaylı tedbirler alındığını aktardı. Türkiye’de kritik altyapı tesislerinin güvenliğiyle sırf AFAD’ın doğal afet boyutuyla ilgilendiğini belirten Mert, savunma endüstrisi tesisleri de dahil bu kurumlara daha geniş kapsamlı yaklaşılması gerektiğini vurguladı.
‘RİSK PROFİLİ ÇIKARILMALI’
Türkiye’de kritik altyapı tesislerine ait tanımlar ve misyonların AFAD üzerinden yürütüldüğünü anımsatan Mert, “Böyle olunca da daha çok doğal afet boyutu öne çıkıyor. Meğer bahse daha kapsamlı yaklaşılması gerektiği, kritik tesislerin daha kapsamlı korunması gerektiği son atak ile ortaya çıktı” dedi.
BM, Dünya Bankası, NATO ve AB üzere kurumların da Türkiye’ye kritik altyapı tesislerin korunması konusunda sorumluluk yüklediğini belirten Mert, şu değerlendirmeyi yaptı: “İşletmenin terör saldırısına karşı korunabilmesi için bir risk profilinin çıkarılması öncelikli. Bu değerlendirmenin akabinde mümkün riskler ve olasılıkları da ele alınır. Bu evreden sonra risklerin karşılanması için güvenlik tedbirlerinin geliştirilmesi etabı başlar. Var olan güvenlik sisteminin risk durumuna nazaran eksiklerinin tespit edilmesi ve giderilmesi de bir başka kademe.”
Oluşturulacak sistemin dört temel fonksiyonu yerine getirmesinin beklendiğini anlatan Mert, “Bunlar caydırıcılık, müsaadesiz giriş yahut saldırıyı tespit etme, mümkün saldırıyı geciktirme, başarısız kılmaktır” dedi. Güç şartlarda, kıt kaynaklarla oluşturulan bu tip kritik tesislerin korunmasının temel sorumluluğunun devlette olduğunu belirten Mert, “Konunun ulusal güvenliği yakından ilgilendirdiği son olayda açıkça ortaya çıktı” diye konuştu.